Tarikakli Logo
Yükleniyor...
Almanya Birleşiyor: Zollverein Gümrük Birliği
Tem 18, 2023

Almanya’nın birleşmesinden bahsederken, aklımıza gelen ilk tarih, siyasi birleşmenin vuku bulduğu 1871 tarihi olacaktır. Hatırlarsak, 1870 yılında Prusya önderliğindeki Alman devletleri Fransa’yı işgal etmiş ve 1871’de Alman İmparatorluğu’nu ilan etmişlerdi.[1] Fakat 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen bu büyük olay, 19. yüzyılda yaşanan pek çok siyasi hadise gibi birtakım sosyal ve iktisadi gelişmelerin hazırladığı bir birleşmeydi. Almanya’nın siyasi olarak birleşme hadisesi de 1830’lardan beri beklenen bir gelişmeydi. Öyle ki, 1871’in başrolündeki isim olan Şansölye Otto von Bismarck bile çocukken Almanya’nın kısa bir süre sonra birleşeceğini düşünmüş ve henüz 17 yaşındayken Amerikalı bir arkadaşıyla Almanya’nın 20 yıl içerisinde birleşeceğine dair iddiaya girmişti.[2] Milli birlik meselesi, 1848 Ayaklanmalarının hemen akabinde toplanan Milli Meclis’in de asıl gündemini oluşturmuştu. Bu doğrultuda liberal ve devrimci niteliklere sahip Milli Meclis, Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm’e Alman İmparatorluğu tacını teklif etmişti. Fakat imparatorluğun anayasasının fazla liberal nitelikler taşıması, Kralın bu teklifi reddetmesine sebep olmuştu. Böylelikle siyasi birlik meselesi yine havada kalmıştı.[3] Tüm bunlara sebep olan, yani neredeyse kırk yıl boyunca Almanya’yı siyasi birliğini sağlamaya zorlayan şey ise tabii tüm Avrupa’yı etkisi altına alan milliyetçilik fikriydi. Fakat Almanya’da, milliyetçilik fikrinin gelişimini tetikleyen etken diğer ülkelerdekinden çok farklıydı.

Macarlar, Sırplar ve Yunanlar gibi Avrupa’nın diğer milletlerinde milliyetçiliği tetikleyen şey herhangi bir emperyal imparatorluğun boyundurluğu altında sefil bir şekilde yaşamak olabilirken, Almanya’da bunu sağlayan şey Alman devletleri arasındaki iktisadi ilişkilerin geliştirilmesi oldu. Bu noktaya ilişkin pek çok eleştiri söz konusu olabilir, fakat Eric Hobsbawm’a göre konu tam olarak böyledir. Zira Alman milli marşı “Deutschland Über Alles”te yazar “Jambon ve makas, potin ve bağcık. Yün ve sabun ve iplik ve bira” diyordu. Hobsbawm’a göre, tüm bunlar Alman ticari ürünleriydi ve ancak gümrük birliği sonrasında Alman devletleri arasında rahatça ticareti yapılabilen ürünlerdi.[4] Alman milliyetçiliğinin gelişimini tamamen gümrük birliğine bağlamasak da, ileride de göreceğimiz gibi, Gümrük Birliği’nin icrasında inisiyatif alan sınıfın Alman devletlerindeki prensler olduğunu ve onların ihtiyacına binaen böyle bir gümrük birliğin kabul edilmiş olduğunu düşündüğümüzde[5], Alman milliyetçiliğinin 1834 gibi erken bir tarihte henüz devlet politikasına tesir edebilecek kamuoyu olgunluğuna sahip olmadığını ve milliyetçiliğin gelişiminin gümrük birliği ile iç içe geçtiğini anlayabiliriz.

wHWGXJpU8q08gAAAABJRU5ErkJggg==

                                                                                                 Harita 1: 1815 Viyana Anlaşması’na göre Alman Konfederasyonu’nun siyasi yapısı.

Gümrük Birliği İhtiyacı

Alman konfederasyonu haritasına baktığımızda (Bkz Harita 1), Alman krallıklarının karışık sınırları ve her sınırda bir gümrüğün bulunması bize bu bölgelerde ticaretin ne kadar zor yapılabildiği hakkında fikir verir. Hatta ülkeler arasındaki gümrükler yetmez, bunlara bir de ülkelerin kendi içerisinde bölgeden bölgeye uyguladıkları gümrükler de eklenir.

Öyle ki Prusya Krallığı’nın doğduğu bölge olan Königsberg’den yine Prusya’ya ait olan Köln şehrine giden bir mal tam olarak 80 gümrükten geçmekteydi. Alman devletlerinin oluşturduğu bölgede ise 1790 yılında toplam 1800 kadar gümrük noktası bulunmaktaydı.[6] Alman iktisatçı Friedrich List’e göre de Hamburg’dan Avusturya’ya, yahut Berlin’den İsviçre’ye mal satan bir iş insanı[7], ürününü 10 devlet sınırından geçirmeli, yani 10 kez gümrük vergisi ödemeli ve 10 kez transit geçiş ücreti ödemek zorundaydı.[8] Dolayısıyla, Alman sanayisinin gelişmekte olduğu bu yıllarda ticareti kolaylaştıracak bir etken olarak gümrük birliğine duyulan ihtiyaç bu yıllarda sık sık değişik çevrelerce dile getirilmekteydi. Karar vericileri böyle bir politikayı icra etmeye iten şey ise, “ulus devlet” kurmak odaklı milliyetçi bir düşünceden ziyade, gümrüğe tabi sınır uzunluğunu azaltarak idari harcamaları kısmak ve böylelikle yönetici prenslerin parlamentolardaki konumlarını güçlendirmekti.[9] Üstelik ticaret yapmayı güçleştiren etkenleri ortadan kaldırmak, bölge halkının gelirini arttırmak suretiyle bir nebze de olsa, o yıllarda zinde olan devrimci hareketleri zayıflatabilirdi.[10]

Gümrük Birlikleri

Prusya, gümrüklerin ülke içerisindeki ticareti kötü etkilendiğinin farkına vararak Prusya’daki iç gümrükleri henüz çok erken olarak kabul edilebilecek bir tarihte, 1818’de kaldırmıştı.[11] Devletler arasında ikili olarak kabul edilen ilk gümrük birliği ise birer Güney Alman devletleri olan Bavyera ile Württemberg arasında 1827 yılında gerçekleşti.[12] Görüldüğü üzere devletler, milliyetçilik gibi herhangi bir fikrin güdümünde olmadan, kendi çıkarları doğrultusunda ikili anlaşmalarda bulunuyorlardı. Meseleyi ulusal boyuta taşıyan şey ise -Almanya’nın en batısıyla (Ruhr bölgesiyle) en doğusundaki (Doğu Prusya’daki) topraklara sahip olan ve bu topraklarının arasında kara bağlantısı bulunmayan Prusya’nın gümrük birliğine olan ihtiyacıydı (Bkz Harita 1). Prusya iç gümrüklerini kaldırsa da halen kendi toprakları arasında özgürce ticaret yapamıyordu. Prusya, 1828’de Hesse-Darmstad ve 1831’de Hesse-Cassel devletlerini kendi gümrük birliğine katarak bu ihtiyacını giderdi ve böylelikle iki toprağı arasındaki bağlantıyı sağlamış oldu.[13] Prusya’nın bu iki devlet ile yaptığı gümrük birliği, Saksonya, Baden, Nassau ve Frankfurt gibi devletlerin Kuzey Denizi’ndeki önemli ticaret limanlarıyla olan bağlarını kesti. (Bkz. Harita 2) İsmini saydığım küçük devletler, bağlarının kesildiği bu ticari limanlarda özgürce ticaret yapabilmek ve tabii Prusya’nın büyük pazarına ulaşabilmek için isteyerek ya da istemeyerek Prusya gümrük birliğine katılmak zorunda kaldılar.[14] En nihayetinde, ayrı ayrı yapılan tüm bu anlaşmaların yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1834 tarihi ise resmi olarak Alman Gümrük Birliği’nin, Zollverein’ın başlangıcı oldu.  

w+n1GU0hceN0gAAAABJRU5ErkJggg==

Harita 2: Prusya, Hesse-Damstadt, Hesse-Cassel gümrük birliği sarı renk ile; Bavyera, Württemberg ve Bavyera gümrük birliği ise yeşil renk ile gösterilmiştir.


Y+OjAAAAABJRU5ErkJggg==

Harita 3: 1836 yılında Alman Gümrük Birliği (Deutsche Zollverein) sınırlarını gösteren harita. Hannover ve Kuzey’deki açık sarı ile belirtilen devletler Alman Gümrük Birliği’ne daha sonraki yıllarda katılacaklardır.


Dışlanan Devlet Avusturya

Zollverein haritasına baktığımızda bu haritanın Avusturya’yı içermemesi, 1871’i bilen kişiler olarak bizleri pek de şaşırtmayabilir. Zira Zollverein tam olarak 1871’de ilan edilen Alman İmparatorluğu sınırlarını kapsamaktadır. Fakat tarihin henüz 1834 olduğunu ve o yıllarda Avusturya’nın da Almanya hakimiyeti üzerinde bir hak iddiasının olduğunu düşündüğümüzde, Avusturya’nın neden Zollverein’ın dışında bırakıldığı sorusu akıllara gelebilir. Bu soruya vereceğimiz cevap ise Avusturya’nın kendi yapısıyla ilişkilidir.

d42XddiRbCfZufX4PfzOZmzSa384uzCx463dVXGUyRekhvPfxudQha0k+k2kdvsbnMs22knxuBdMyX0xRpMGOttQhxs8SbHXhlb0voP6TLxAjwCebjiJx+jAyzZ8RvAXYjhlK9PQRY87YXf8Z2zqKeOOXDI+Zw3uUr8N7sq46hkfxPxXK5TYYf213AAAAAElFTkSuQmCC

Harita 4: Avusturya İmparatorluğu’nun 19. Yüzyıldaki toprak kazançlarıyla kayıplarını gösteren bir harita.


Avusturya haritasını göz önüne getirdiğimizde (bkz. harita 4), imparatorluğun Almanya’nın güneyinden Romanya’ya kadar uzanan toprakları kapsadığını görürüz. Dolayısıyla imparatorluk, gelişmişlik düzeyi birbirinden çok farklı olan bölgeler üzerinde hüküm sürmekteydi. Bu ise gümrük birliği söz konusu olduğunda tehlikeli bir meseledir. Zira gelişmişlik seviyesi yüksek olan bölgede bulunan ve nispeten fabrikasyon üretime geçebilen üreticiler, önlerinde gümrük gibi bir engel bulunmazsa kolay bir şekilde gelişmemiş yerleri ticari ürünleriyle işgal edebilir ve o bölgede bulunan, nispeten geleneksel ve gelişmemiş yöntemlerle üretim yapan üreticileri zor durumda bırakabilirler.[15] Zira bırakın Avusturya’nın Kuzey Almanya gibi gelişmiş bölgelerle gümrük birliğine katılmasını, Avusturya İmparatorluğu içerisindeki iç gümrükler bile bu gelişmişlik farkından dolayı 1850 yılına kadar kaldırılamamıştı.[16] Avusturya Almanya’sı (Avusturya’nın Alman Konfederasyonu içerisinde kalan ve Avusturya’nın geri kalanına nazaran daha gelişmiş olan bölgesi) ile Avusturya’nın geri kalanı -Macaristan vs.- arasındaki gümrüklerin kaldırılmasına mâni olan bu gelişmişlik farkı, Avusturya Almanya’sı ile Kuzey Almanya için de geçerliydi. Dolayısıyla Avusturya, diğer küçük Alman devletlerinden farklı olarak Alman Gümrük Birliği’nin dışında kalmayı tercih etti.

Sonuç

Netice itibariyle Zollverein, önemi 1834’te anlaşılmasa da, sonraki dönemde Alman devletleri arasındaki iktisadi entegrasyonu sağlaması ve bölgeyi siyasi bir birleşmeye hazırlaması açısından fevkalade önemlidir. Bu açıdan bakıldığında, 20. yüzyılın en büyük iktisatçılarından biri olan John Maynard Keynes’in de ifade ettiği üzere, Almanya’yı birleştiren şeyin “kan ve demir”den[17] ziyade “kömür ve demir” olduğunu anlayabiliriz.[18] Zira Zollverein’dan 37 yıl sonra kurulacak Alman İmparatorluğu’nun Zollverein’ın sınırlarını kapsaması bizce tesadüfen yaşanmış bir hadise değildir. Pek çok kişi için materyalist kaçsa da “ekonomik münasebetlerin, sosyal münasebetleri kendine uydurması ve siyasi ilişkilerin de bu gidişata uymaya zorunlu olması”[19] pek de bilinmeyen bir şey olmasa gerek. Dolayısıyla imparatorluğun harcının “kan ve demir” değil, Keynes’in deyişiyle “kömür ve demir”, Hobsbawm’a göreyse Alman Milli Marşı’ndaki gibi “Jambon ve makas, potin ve bağcık. Yün ve sabun ve iplik ve bira” olduğunu söylemek çok daha doğru olacaktır.

Zollverein’ın bir diğer önemi ise, modern tarihte farklı devletler arasındaki iktisadi ilişkilerin entegrasyonunu sağlayan ilk yapı olmasıdır. Bugün Avrupa Birliği’nin entegrasyon sürecinin en önemli aracı olan, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Gümrük Birliği’ne ve küresel ticaretin geliştirilmesi amacıyla kurulan Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) örnek olması açısından Zollverein[20], özellikle küreselleşmenin konuşulduğu bu yıllarda daima referans verebileceğimiz başarılı bir tarihi örneği teşkil etmektedir.

[1] 1870-71 Fransa Prusya Savaşı hakkındaki yazımızı okumak için https://www.tarihakli.com/prusya-fransa-savasi/ yazımı okuyabilirsiniz.

[2] Otto von Bismarck, Düşünceler ve Hatıralar I. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı, 1991, sayfa 4.

[3] Jonathan Steinberg, Bismarck, İş Bankası Kültür Yayınları, 2015, sayfa 119.

[4] Eric J. Hobsbawm, Devrim Çağı, Dost Kitabevi, 2016, sayfa 149.

[5] John Breuilly, Avusturya, Prusya ve Almanya’nın Oluşumu 1806-1871, İletişim Yayınları, 2019, sayfa 65.

[6] Kazım Ecer, Bismarck Döneminde Almanya’nın Kalkınması, Lisans Bitirme Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2014.

[7] İsviçre’yle Avusturya’nın da birer Alman devleti olduğunu ve o yıllarda “Almanya” dediğimizde bu iki devletin de dahil olduğu bir coğrafyadan bahsettiğimizi unutmamak gerek.

[8] Wolfang Keller ve Varol Shiue, The Trade Impact of the Zollverein, Colorado Üniersitesi, 2013.

[9] John Breuilly, Avusturya, Prusya ve Almanya’nın Oluşumu 1806-1871, sayfa 65.

[10] Wolfang Keller ve Varol Shiue, The Trade Impact of the Zollverein, Colorado Üniersitesi, 2013.

[11] Florian Ploeckl, The Zollverein and the Formation of a Customs Union, Oxford Üniversitesi, 2010.

[12] Florian Ploeckl, The Zollverein and the Origins of the Customs Union, Adelaide Üniversitesi, 2019.

[13] John Breuilly, Avusturya, Prusya ve Almanya’nın Oluşumu 1806-1871, sayfa 63.

[14] Wolfang Keller ve Varol Shiue, The Trade Impact of the Zollverein, Colorado Üniersitesi, 2013.

[15] Osmanlı’daki geleneksel üreticilerin 1839’dan beri batılı tüccarlar karşısında düştüğü zor durum bu anlattıklarımıza örnek olarak verilebilir.

[16] John Komlos, The Habsburg Monarchy as a Customs Union: Economic Development in Austria-Hungary in the Nineteenth Century, Princeton University Press, 2016, sayfa 27

[17] Prusya Şansölyesi Otto von Bismarck’ın Eylül 1862’de mecliste yaptığı konuşmaya gönderme yapıyor: “Ülkemizin Viyana Antlaşması’yla çizilmiş sınırları devletimizin varlığını sağlıkla sürdürmesi için elverişli değildir. Günümüzün büyük meseleleri müzakereler ve ekseriyet kararlarıyla değil, kan ve demirle çözülecektir.” (Jonathan Steinberg, Bismarck, İş Bankası Kültür Yayınları, 2013, sayfa 222).

[18] John Breuilly, Avusturya, Prusya ve Almanya’nın Oluşumu 1806-1871, sayfa 29

[19] Hikmet Kıvılcımlı, Osmanlı Tarihinin Maddesi, Yordam Kitap, 2020, sayfa 545

[20] Wolfang Keller ve Varol Shiue, The Trade Impact of the Zollverein, Colorado Üniersitesi, 2013.

Kaynakça:

BISMARCK, Otto von, Düşünceler ve Hatıralar I. Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı, 1991.

BREUILLY John, Avusturya, Prusya ve Almanya’nın Oluşumu 1806-1871, İletişim Yayınları, 2019

ECER Kazım, Bismarck Döneminde Almanya’nın Kalkınması, Lisans Bitirme Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2014.

HOBSBAWM Eric J., Devrim Çağı, Dost Kitabevi, 2016

KELLER Wolfang ve SHIUE Varol, The Trade Impact of the Zollverein, Colorado Üniersitesi, 2013

KIVILCIMLI Hikmet, Osmanlı Tarihinin Maddesi, Yordam Kitap, 2020

KOMLOS John, The Habsburg Monarchy as a Customs Union: Economic Development in Austria-Hungary in the Nineteenth Century, Princeton University Press, 2016

PLOECKL Florian, The Zollverein and the Formation of a Customs Union, Oxford Üniversitesi, 2010.

PLOECKL Florian, The Zollverein and the Origins of the Customs Union, Adelaide Üniversitesi, 2019.

STEINBERG Jonathan, Bismarck, İş Bankası Kültür Yayınları, 2015