Avrupa’da meydana gelen modernleşmenin temelleri Halil İnalcık’ın da dediği gibi İtalya’da aranmalıdır. Batı Avrupa’da Ortaçağ feodalizmi, yapısı ve ömrü bakımından tamamlandıktan sonra mutlakiyetçi krallıkların toprakları, modern devletler çatısı altında erimiştir. Günümüz İtalya sınırları 5. ve 19. yüzyıllar arasında birçok devlet tarafından parçalanmış olarak yönetilmekteydi. Bu parçalanmış devletlerin birbirinden farklı yönetim şekilleri vardı. Köken olarak bu yönetim şekilleri kıta Avrupası’nı büyük ölçüde etkilemiş, önemli devletler ortaya çıkmıştır. 13. yüzyıl İtalyası Papalık ve Hohenstaufen Hanedanlığı arasındaki mücadeleye şahit olmuştur. Hanedanlığın soyundan gelen Sicilya Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olan II. Friedrich’in Altıncı Haçlı Seferi neticesinde Kudüs’ü geri alması, şahsiyetini Avrupa’da güçlendirirken, Papalık ile mücadele etmesine engel olmamıştır. Kudüs Seferi sırasında, Papalık orduları Napoli sınırlarına doğru harekete geçmiştir. Friedrich bu duruma karşı ülkesine geri dönme kararı almıştır. 1245 yılında Friedrich, Papa IV. Innocentius tarafından Lyon Konsülünden azledilmiştir. [1] Friedrich başlattığı mücadelede başarılı olamamış ve bozguna uğramıştır. Yenilmesi, Papalığın ruhani otoritesini Avrupa’da büyük ölçüde arttırmış ve Güney İtalya kendi
himayesi altına girerken; rakibi olan Hohenstaufenler’i yerine Sicilya’nın başına kendi kontrolündeki Anjou Hanedanlığını geçirmiştir [2]. Anadolu’da Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesine çıktığı dönemde Büyük Haçlı Seferleri sona ermişti. Fransa bu savaşlardan güçlenerek, Papalığı nüfuzu altına alarak çıkmıştı [3]. Fransa ve Papalığın karşı karşıya gelmesi bir otorite mücadelesidir. Fransa Kralı Güzel Philippe, Papa’nın kendi devleti içerisindeki rahiplerini belirleme yetkisini tanımadı [4]. Papalık bu durumda Fransa ile mücadele etmesi gerektiğini fark etmiş fakat başarılı olamamıştır. Katolik dünyasında otoritesi ciddi ölçüde sarsılmıştır. Fransa, Papalığın krallıkların iç işlerine karışamayacağını kıta Avrupası’na göstermiş, İtalya üzerinde siyasi otoritesini arttırmıştır. İtalya’nın içinde bulunduğu karışıklık ve belirsizlik durumu, tarihte önemli bir yer arz eden Medici Hanedanlığı ve Floransa’yı karşımıza çıkartmıştır.
Lorenzo de’Medici
Fransa, Haçlı Seferlerinden kıta Avrupası’nda gücünü artırırken, denizlerde İtalya ön plana çıkmıştır. Venedik, Ceneviz, Pisa ve Amalfi; İstanbul’dan İskenderiye’ye oradan da Karadeniz’e kadar uzanan bir ticaret imparatorluğu kurmuşlardı. Papalığın yasaklarına rağmen Memluklüler ile
ticari ilişkiler kurmuşlardı [5]. Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Venedik Cumhuriyeti, Selçuklular ile serbest ticaret yapma hakkı elde etmişti. 8 Mart 1220 tarihinde Sultan I. Alaeddin Keykubad ile “Dostluk ve Ticaret Antlaşması” imzalayarak elde ettikleri ayrıcalıkları pekiştirmişlerdir [6]. Venedik ve Cenevizliler, ellerindeki gemi imkanı ile Asya mallarını Anadolu üzerinden deniz yolu ile Avrupa’ya taşımakla köprü görevini büyük ölçüde üstlenmişlerdir. Lakin kendi aralarında ciddi bir rekabet olduğu için sürekli karşı karşıya gelmeleri iktisadi olarak onları zorlarken, yeni ittifakların ve anlaşmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Anadolu’da yaptıkları ticaret anlaşmalarını daha da genişletmek ve ittifaklarını büyütmek için gemi yapımlarını arttırma kararı almışlardır. Venedik Cumhuriyeti, bu doğrultuda Akdeniz’deki limanlarının birçoğuna kale yapımı ve asker desteği sağlamıştır. Ceneviz ile olan rekabeti Anadolu politikasını da belirlemiştir. Cenevizliler için önemli bir liman olan İstanbul, Karadeniz’deki kolonilerine gitmek için önemli bir bölge olup, büyük gelir kaynağı olan kumaşın pazarlanması için iyi bir hinterlant oluşturmaktadır. Venedik, Karadeniz ve Ege’de nüfusunu arttırmak için Ceneviz ile rekabetini 1294 ve 1299 yılları arasında savaşarak arttırmak istemiş fakat beklenenin aksine Ceneviz gemilerinin karşı koyması, savaşların uzamasına ve maliyetin artmasına sebep olmuştur. Bu iki İtalyan devletinin rekabeti Doğu Akdeniz ticaretini önemli ölçüde çıkmaza sokmuş, Osmanlıların Avrupa ve Akdeniz siyasetinin başlamasının ardından Floransa ve Dubrovnik gibi diğer İtalyan devletlerinin ortaya çıkması, yeni ittifakları ve savaşları beraberinde getirmiştir. 14. yüzyılda Venedik ile Ceneviz arasındaki savaşta üstün olan taraf, maliyenin iyi finanse edilmesi, Levant kolonileri üzerindeki nüfusu ve gemilerin konumu itibariyle Venedik’tir. Lakin 15. yüzyılda Venedik, Osmanlıların ilerleyişi ve akabinde 1453 yılında İstanbul’un Sultan II. Mehmet tarafından fethedilmesi ile ciddi ölçüde sorun yaşamıştır. Sultan II. Mehmet, Venedik ile olan mücadelesinde diğer İtalyan Devletleri ile iyi bir ilişki kurmuştur. Osmanlılar, Venedik ile savaşa girdikleri zaman Cenevizliler ve Floransalılardan destek görmüşler, Venedik hakkında istihbarat desteği almışlardır.
Casimo de’Medici
Floransalılar kendi güçlerini arttırmak için sürekli girişimlerde bulunmuşlar fakat Akdeniz ticaretinde güçlü filoya sahip olmadıkları için, başta Venedik olmak üzere diğer İtalyan devletlerine bağımlı halde olmuşlardır. 1300’lü yılların başında ufak bir ticaret filoları olsa da, savaş gemileri olmadığı için korunma ihtiyaçlarını Güney Fransa ve Ceneviz gemilerini kiralayarak gideriyorlardı [7]. Toskana Bölgesi, Doğu Akdeniz ticareti itibariyle Pisa’nın bayrağı altında temsil edilmekteydi. Floransa, Toksana bölgesinin ekonomik temsilciliğini elde etmek için 1406 yılında Pisa’yı ve 1421 yılında Cenevizlilerden 100.000 altın karşılığında Florine’yi satın almıştır [8]. Elde ettikleri ayrıcalıklar neticesinde İtalya’nın önemli bir finans merkezi haline gelmişlerdir. 15. ve 16. yüzyılda Avrupa’nın bankacılık merkezi haline gelmeleri ve Medici Ailesi’nin Floransa hakimiyetini sağlamaları ile yükselişleri başlamıştır. Medici Ailesi’nin soy ağacı bir tartışma konusu olduğu için iki kolda incelenmektedir. Birincisi; II. Chiarissimo’nun koludur ki bu kol ailenin kent yaşantısını başlatan kol olarak bilinir. İkincisi, “Yaşlı” lakabı ile bilinen Casimo’nun soyudur. Soy, oğlu Averardo de Medici’den ilerlemiştir. Averardo’nun oğlu olan Giovanni di Bicci de’Medici almış olduğu eğitim ve ticari zekasının ön plana çıkması ile bankacılık ve dokumacılık alanında yaptığı ilerleme sayesinde nüfus alanında genişletmiştir. Elde ettiği finans gücünü Floransa’ya taşıyarak ülke siyasetinde önemli bir figür haline gelmesi, rakiplerinin artmasını sağlamıştır. Floransalı üst sınıf ailelerden olan Rinaldo degli Albizzi ve Niccolo da Uzzano gibi kişiler, Medicilerin bu artan gücünden rahatsız
olmuşlar ve aileler arasındaki rekabetin etkisini arttırmışlardır. Giovanni’nin 20 Şubat 1429 yılındaki vefatı üzerine ailenin başına geçen oğlu Casimo de’Medici babasının mirasını daha da ileriye götürmekle hükümlüydü. Casimo, babası tarafından bilinçli yetiştirilmişti ve rakiplerinin farkındaydı fakat Rinaldo ve Niccolo’nun erken davranması neticesinde Floransa’dan sürgün edilmişti. Casimo, iç ve dış nüfuzunu kullanarak 1434 yılında Rinaldo ve Niccolo’yu saf dışı bırakarak ülke yönetimini ele geçirmiş böylelikle belli aralıklarla 300 yıl boyunca sürecek olan Medici hakimiyetini başlatmıştır [9]. Casimo, Floransa’nın gücünü daha çok arttırmak için Akdeniz ticaretinde önemli ittifaklar ve anlaşmalar yapmak istiyordu. Buna binaen Sultan II. Mehmet ile iyi ilişkiler kurmuştur. Osmanlıların, İstanbul’u almaları ve Venedik ile Akdeniz’de yoğun savaşa girmeleri, Floransa’nın ticari olarak istediği ayrıcalıkları elde etmesi ve Venedik’ten ekonomik bağımsızlığını kazanmak için stratejik bir ortam sunuyordu. Sultan II. Mehmet’in İtalya’nın içinde bulunduğu durumu iyi bilmesi Floransa’ya olan bakış açısını belirlemiştir. Fatih Sultan Mehmet, Bizanslıların çöküş devirlerinde Venedik ve Cenevizlilere vermiş oldukları gümrük imtiyazlarını ortadan kaldırmış ve gümrük vergisi almıştır [10]. Venedik ile yapılan savaşlarda Floransa’nın Osmanlılar tarafında yer alması, Venedik’e tanınan ayrıcalıkların Floransa’ya tanınmasına neden olmuştur [11]. Akabinde Venedik ve Floransa arasındaki çekişme sıcak çatışmaya dönmüştür ve Fatih bu çatışmada Floransa’yı desteklemiştir. Osmanlılarla ticari ilişkilerin ilerlemesi devam etmiş ve gelişmiştir. Casimo vefat etmeden bir yıl önce İstanbul’da Floransa Ticaret Merkezleri açılmıştır [12]. İstanbul’daki ticaret merkezlerine Ceneviz ve Venedik’te sahipti ve dokumadaki ince Avrupa yünü ile İran ipeğinin antrepo edildiği bir ortam olmaktaydı ve ortam Floransa, Venedik ve Ceneviz’in zenginliğini oluşturmaktaydı [13]