Giriş
İlmi bir sohbette ya da bir derste Çin’in Tarihi’nden bahsediliyorsa, genellikle Çin’in tarihinin ne kadar eskiye gittiği, “muhteşem” bir “medeniyet” oluşu vurgulanır. Tarih sahnesinde Çin’in yerinin oldukça eskiye dayandığını kabul etmek gereklidir. Bununla birlikte, Çin’i “medeniyet” kabul edip, güya “medeniyetsiz” olarak değerlendirilme yanlışında bulunulan Çinlilerin bozkırlı ya da şehirli diğer komşularını küçümseyip, Çinli olarak nitelenen insanları “kadim medeniyet” adı altında üste çıkarmak, oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Bu bağlamda bir giriş yazısı olarak, Çin tarihinin yalnızca belli bir kısmını esas alarak dahi bu yanlışı çürütmenin mümkün olduğunu düşünüyoruz.
Birinci Kısım
Günümüzdeki Çin toplamda 9.597.000 km²’dir ve nüfusu 1.439.323.776’dir. Bununla beraber Çin nüfusunun %90’ı Han Çinlisi olup, toplam nüfusun %94’ünün ülkenin doğusunda ve güneyinde yaşadığını biliyoruz. Güncel bilgilerle beraber Çin’in günümüzdeki boyutunu, geçmişinde de öyleymiş sanmak, iddia edildiği gibi Çin’i içine kapalı tek tip olan, “muhteşem uygarlık” güzellemesi yapmak kadar yanıltıcıdır.
Çin denilince akıllara genellikle “içine kapalı kadim uygarlık” gelir. Çinlilerin gerçekten tarımla şekillenmiş bir hayatı ve fikirleri, fikirleriyle inşa ettikleri düşünce dünyası ve hayat tarzları bulunmaktaydı. Tao ve Konfüçyanist düşünceyi bu dünya ile bağdaştırmak mümkündür ve bununla birlikte Çinliler; yabancıları ötekileştirip, metinlerinde onları hor gördüler (1), ancak bu durum ne içlerine kapalı oldukları ne de öteki olarak gördükleri insanlarla beraber bir tarih inşa etmedikleri anlamına gelir. Belki de Çin’i Çin yapan unsur, öteki olarak değerlendirdiği insanlarla olan mücadelesidir(2). Bunun ifade edilebilmesinin şüphesiz en büyük gerekçesi, özellikle Çin’in siyasi ve askeri tarihinden kaynaklıdır. Bununla birlikte siyasi ve askeri tarih, sosyal tarihi de derinden etkilemektedir.
Milattan önceki zamanlara bakındığımızda, Çin’in tarihi coğrafyası ancak ve ancak günümüzdeki Çin sınırının 3/1’ni kapsamaktadır(3). Haklı bir tespit olarak düşündüğümüz M.E.Lewis’in, Qin Hanedanı’nın savaşan devletler çağına son vermeden önceki süreçte “Çin Coğrafyası”nı incelerken şu tespiti belirtmektedir: “Her bir bölgenin kendi adı vardı, Qin insanı, Chao insanı vs.”(4). Çin adının da belirtilen coğrafyada uzun süredir hüküm süren ailelerden Qin Hanesinden geldiğini düşündüğümüzde(5) ve bunların nüfusunun yarısının bozkırlı oluşuyla birlikte(6) Çinlilere pek ters olan icraatleri, örneğin anti-konfüçyanizm(7) ile Çin adının ne kadar benimsendiğine dair kuşkuyla yaklaşmak gerekir. Gerek Shang Yang düzenlemesiyle(8) gerek “Savaşan Devletler Çağını” bitirdikten sonra(9) tek yönetim konumunda olan Qin Hanesi, 17 yıl sürse de Çin tarihinin kırılma noktalarından birini teşkil edip, Çin Klasik Çağının başlangıcı olarak kabul edilse de(10), Han sıfatının daha çok benimsendiği iddiası görmezden gelinmemelidir.
İKİNCİ KISIM
Çin tarihinde en çok görülen durumlardan biri yabancı yani Çin’li olmayan insanların Çin’i idare etmesidir. Örneğin, biz direkt Türk’tür ifadesinde bulunmayı uygun görmesek de, W. Eberhard’e göre Zhao Hanesi (MÖ 1125-256), Çin’li değildir ve Çin’e göçüp idare tesis etmiş Türk kökenli bir topluluktur(11). Yine yabancılığa destek bir ifade olarak Zhao kültürü, ondan önceki Shang devrinden farklı gözükmektedir(12). Zhao’nun MÖ 770 senesinde uğradığı kıyım sonucu, başkentin Batı’dan Doğu’ya sevk edilmesiyle(13), Çin’de 250 yıla yakın sürecek “Baharlar ve Güzler devri” başlamıştı(14). Bu devir, başına buyruk toplulukların ve liderlerin, sözde Zhao hükümdarını kendilerinin büyüğü olarak kabul etmeleri anlamına geliyordu. Bu devire dair bilmemiz gereken unsur, birçok topluluğun birbirine karşı mücadele etmesi, yabancılardan destek alması, kendilerince bir şey üretip, rakiplere karşı kullanmaları anlamına geliyordu. Askeriyede yenilik olarak piyadelerin(15), 4. yüzyıl sonlarında da yabancı tip süvarilerin Chao Devletinden Wu Ling’çe benimsenmesi görülmektedir(16). Esinlenilen yabancılar ise bozkırlılardan başkaları değildi. Bununla beraber, bu esinlenilen bozkırlılar tarihimizin yakın bir parçasıdırlar.
Askeriyedeki gelişmelere uyum sağlamayanlar ise kaybetmeye mahkumdur. Çin tarihinde Askeriye ve sosyal hukuk bakımından Qin Hanedanı ön plana çıkmaktadır. Çinli kökenine dair şüpheler bulunan bu Hanedana yönelik Çin kaynaklarının ifadelerine yer vermek gerekir:
“MÖ 320 ve 233 yılları arasında derlenmiş bir Konfüçyüsçü metin olan Gongyang Zhuan , “Çin” ve “Yabancılar” arasındaki muhalefeti ilk vurgulayanlardandı ve açıkça: “Qin hükümdarı öldüğünde, yıllığa hükümdarlarının adını kaydetmedi. Peki, neden? Çünkü Qin yabancıdır”(17).
Zhan Guo Ce ise Çin adının sahibi olan Qin Devleti için şunları söylüyor:
“Qin Rong ve Di(yabancılar) ile aynı geleneklere sahiptir. Onlarda bir kaplanın veya kurtun kalbi vardır; açgözlü ve güvenilmezdir, ritüel, veya erdemli davranış hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Aynı metin Qin’i, “tüm dünyayı yutmak” gibi açgözlü bir tutumu arzu eden bir devlet olarak tanımlıyor. Bununla birlikte Qin Hanedanı medeniyetin ve insanlığın karşıtı olarak da ele alınıyor”(18).
Qin sonrası iktidar kuran Çin tarihinin “Klasik Dönemlerinden” kabul edilen ve hakiki Çinli olan Han Hanedanı tarihinin en bilindik tarihçilerinden Sima Qien ( MÖ 145-MÖ 86) ise Qin’i eleştiren ifadelerde bulundu:
“Qin, Rong ve Di gibi yabancıların geleneklerine karıştı, bu yüzden önce şiddeti ve zulmü ilk sıraya yerleştirdi ve insanlığa görevi ikinci sırada görerek muamele etti”(19)
Qin, MÖ 221’de tek başına hakimiyet sağlar ve Çin tarihinin klasik dönemini başlatır. Ancak İktidarı ancak MÖ 206 yılına değin sürer, yerine de bilginleri önceki iktidara demediğini bırakmasa da, Qin’in birçok uygulamasını kendine örnek alıp, devam ettirmiş olan Han Hanedanı geçer ve Han’ın kurucusu Liu Ban (Kaotzu) tarafından Qin başkentine (Xianyang) yakın bir yerde idare tesis edilir. MS 25’ten sonra ise başkent Loyang’a taşınır.
Han Hanedanı, aşağı yukarı 400 yıllık bir iktidar sürer. MS 221’e gelindiğinde ise Han iktidarı son bulur ve o tarihten Sui devrine kadar (MS 589) Eskiçağdaki Çin dünyası birleştirilemez. S.G Klyaştornıy MS 589’a kadar iktidar tesis etmiş birçok hanenin Xianbei kökenli ve Xianbeilerin de Moğol kökenli olduğu düşüncesindedir(20). Elbette bu 300 yıllık süreçte yalnız Xianbeiler yoktu. Hun kökenliler ve Tibet kökenli ailelerin de birçok kez iktidar kurdukları bilinmektedir.
Bu 300 yıllık sürece dair bilmemiz gereken üç unsur bulunmaktadır:
1-Yukarıda da değindiğimiz gibi, Bildiğimiz adıyla Çin, MS 221’den MS 589’a kadar köken bakımından tam Çinli olmadığı iddia edilen(21), ancak Çin tarihinden ayrılamaz bir parça olan Sui Hanedanınca, birleştirilene kadar bölük pörçük kaldı(22),
2) Bahsedilen yüzyıllar olağanüstü göç hareketlerine maruz kalmakla birlikte(23), bu göç hareketlerinin başlangıcını daha erken bir sürece, Han Hanedanı’nın MS 25’teki toparlanmasının ardındaki süreçten itibaren ve Güney Hunlarının MS 46’dan sonra Kuzey Hunlarından ayrılmasından yani Hunlarının ikiye ayılmasının ardından başlatabiliriz (24).
3- Budizmin Çin’e girip, yayılması, bölük pörçük Çin’de başlamıştır ve bundan sonraki Çin tarihinin en önemli unsurlarından olmuştur. Buradaki detay ise göçebe hükümdarların Budizm’le olan ilişkisidir. Bunu Konfüçyanizm ve Taoizm’den hiçbir şey anlamamakla Budizm’i desteklemeyi, benimsemeyi bağdaştıranlar kadar(25), Çin’deki hakimiyetlerinin sağlamlaşması adına Çin’e yeni bir kimlik getirerek, eskinin üzerinde hakimiyet tesis etmeyi sağlamakla bağdaştıranlar bulunmaktadır(26).
Sonrası
Eski dünyadaki Çin Sui’lerce birleştirildikten yaklaşık 30 yıl sonra Sui’ler indirildi ve 617’de T’ang iktidarı başladı. T’ang’ın hareketi Göktürk Kağanlığı’da Sui’lere karşı desteklemiştir(27). T’ang’ın da Sui gibi tam Çinli olmadığı iddia edilebilir (28). Yine de Sui örneğinde olduğu gibi onları Çinlilerden ve Çin tarihinden ayrı sayamayız. Ayrıca, bu dönem 10. yüzyıla kadar sürecek Çin tarihinin altın çağlarından biri olarak kabul edilen dönem olarak geçmektedir. 10.yüzyılda T’ang’ın yıkılışının ardından “Beş Hanedan Devri”ndeki üç hanedanın Türk kökenli olduğu ifade edilmektedir(29). Bundan sonraki hakimiyet tesis etmiş haneler sırayla Liao: Moğol, Song: Çinli Cürchenler: Mançu’dur. Yuan: Moğol, Ming: Çinli, Ching: Mançu’dur. Buradaki her bir hane bir başka yazının konusu olabilir. Biz, Zhao, Qin ve Han devri üzerinden şuna varıyoruz: Örneğin, Mark Edward Lewis, yabancıların, Çin’i bundan sonra defalarca yönetme kalıbının oluşumundan bahseder ve bu süreci Han İmparatoru Guang-wu’nun MS 31 yılında genel askerliği kaldırmasına bağlar(30). Böylece köylüler, askeri güçlerini kaybetmiş olur. Lewis’in ifade ettiği ferman sonrası gerçekten yabancı yönetimlerin Çin köylüsünün durumundan faydalandığı söylenebilir, ancak özellikle MS 31 öncesi Zhao ve Qin Hanedanı gibi iki örneğimiz varken her şeyi bu fermana bağlamakta doğru değildir.
Sonuç
Çin’in kendi iç çekirdeği olmakla birlikte “Qin döneminde ya da Han sonrası (3.yy’dan sonraki süreçte) bile bariz belli olan ve tarih boyunca görmeye devam ettiğimiz öteki olarak gördüğü insanlar ile Çinliler arasındaki ilişki, ’kendi halinde içine kapalı” ya da “kadim uygarlık” olarak görmek kesinlikle kabul edilebilir olmadığını göstermektedir. Bir diğer husus, Türkiye’de tarihimizi de oldukça yakından ilgilendirdiği için Çin Tarihi araştırmaları ve Çin tarihi uzmanlığı üzerine durulup, şimdinin öğrencileri geleceğin akademisyenleri olarak yetiştirilmesi, bizimde öteki gördüğümüz insanı daha yakından tanımamızı sağlamakla birlikte, gerek kendi tarihimiz gerekse Çin tarihini daha isabetli tespit edip, doğru bilinen yanlışlardan arınmamızı kolaylaştıracaktır.
DİPNOTLAR
1- Fung Yu-Lan, Çin Felsefesi Tarihi, s 21,.22,23.
2- POLITICAL FRONTIERS, ETHNIC BOUNDARIES, AND HUMAN GEOGRAPHIES IN CHINESE HISTORY Edited by Nicola Di Cosmo and Don J. Wyatt – Daphne Pi-Wei Lei ENVISIONING NEW BORDERS FOR THE OLD CHINA IN LATE QING FICTION AND LOCAL DRAMA, sayfa 387.
3- Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, sayfa 5
4-A.g.e s.10
5-Kürşat Yıldırım, Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası, s.44
6-Konuralp Ercilasun, Türk Tarihinde Asya Hunları Birinci Hakimiyet Dönemi, s.37,38
7– Fung Yu-Lan, Çin Felsefesi Tarihi, s.220
8- Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, s. 18
9-Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi Cild I, s.48
10- Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, sayfa 1
11-Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, s.33.
12-Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi Cild I s.32
13- Wolfram Eberhard, Çin Tarihi ,s.35.
14- Caroline Blunden & Mark Elvin, ÇİN, İletişim Yayınları, s.61
15-Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN
16- Christopher Beckwith, Empires of Silk Road, sayfa 71.
17–Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, sayfa 40
18- A.g.e, sayfa 40.
19-A.g.e, sayfa 40.
20-Sergey Grigoryeviç Klyaştornıy, Kadim Avrasya’nın Bozkır İmparatorlukları, sayfa 71
21- POLITICAL FRONTIERS, ETHNIC BOUNDARIES, AND HUMAN GEOGRAPHIES IN CHINESE HISTORY Edited by Nicola Di Cosmo and Don J. Wyatt, Dorothy C.Wong, sayfa 80
22-Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s.115
23– POLITICAL FRONTIERS, ETHNIC BOUNDARIES, AND HUMAN GEOGRAPHIES IN CHINESE HISTORY Edited by Nicola Di Cosmo and Don J. Wyatt, Dorothy C.Wong, sayfa 80
24-Bahaeddin Ögel, s.235
25- A.g.e sayfa 235
26- POLITICAL FRONTIERS, ETHNIC BOUNDARIES, AND HUMAN GEOGRAPHIES IN CHINESE HISTORY Edited by Nicola Di Cosmo and Don J. Wyatt, Dorothy C.Wong, sayfa 108
27- Ahmet Bican Ercilasun,Türk Kağanlığı, s.148
28- A.G.E, s.149
29– POLITICAL FRONTIERS, ETHNIC BOUNDARIES, AND HUMAN GEOGRAPHIES IN CHINESE HISTORY Edited by Nicola Di Cosmo and Don J. Wyatt, Naomi Standen, RAIDING AND FRONTIER SOCIETY IN THE FIVE DYNASTIES sayfa, 165
30-–Mark Edward Lewis-THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, sayfa 3.
KAYNAKÇA
Beckwith, Christopher, The Empires Of Silk Road, Prınceton Unıversity Press, 2009, New Jersey.
Blunden Caroline & Elvin Mark, ÇİN, İletişim Yayınları,1989, İstanbul.
Di Cosmo, Nicolo, Wyatt J Don edited, Political Frontiers, Ethnic Boundaries and Human Geographies in Chinese History, Routledge Curzon, 2005, New York/London.
Eberhard, Wolfram, Çin Tarihi, TTK, 2007, Ankara.
Eberhard, Wolfram, Çin’in Şimal Komşuları, TTK,1996, Ankara.
Ercilasun, Ahmet Bican, Türk Kağanlığı-Türk Bengü Taşları, Dergah Yayınları, 2016, İstanbul.
Ercilasun, Konuralp, Türk Tarihinde Asya Hunları, Dergah Yayınları, 2019, İstanbul.
Giles, Herbert Allen, Eski Çin’de Dinler, Doğubatı, 2017, Ankara.
Golden, Peter, Türk Halkları Tarihine Giriş, Ötüken Neşriyat, 2016, İstanbul.
Grousset, Rene, Bozkır İmparatorluğu, Ötüken Neşriyat, 2017, İstanbul.
Gumilev, L.N, Hunlar, Selenge Yayınları, 2013, İstanbul.
Gumilev, L.N, Eski Türkler, Selenge Yayınları, 2019, İstanbul.
Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017.
Klyaştornıy, Sergey Grigoryeviç, Kadim Avrasya’nın Bozkır İmparatorlukları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2018, İstanbul.
Köse, Umut, Asya’da Hun Tehdidi, www.tarihakli.com, 2020.
Köse, Umut, Eski Çin’e Bakış I-II-III, www.tarihiçevir.com, 2020.
Lewis, Mark Edward, THE EARLY CHINESE EMPIRES QIN AND HAN, the belknap press of harvard university press Cambridge, Massachusetts London, England, 2007.
Ming, Ku Hing, Çin Halkının Zihniyeti, Doğu Batı Yayınları, 2013, Ankara.
Mori, Masao, Göktürkler Ders Notları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2019, İstanbul.
Mori Masao, Şiratori Kurakiçi, Chi, Tang, Otkan, Pulat, Hunlar ve Göktürkler Üzerine, Post, 2020, İstanbul.
Otkan, Pulat, Tabgaçlar, Ötüken Neşriyat, 2020, İstanbul.
Ögel, Bahaeddin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi Cilt I, II, TTK, 2014, Ankara
Rasonyi, Laszlo, Tarihte Türklük, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1993, Ankara.
Roux, Jean-Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınları, 2015, İstanbul.
Roux, Jean- Paul, Orta Asya Tarih ve Uygarlık, Kabalcı Yayınevi, 2001, İstanbul.
Sinor Denis, Erken İç Asya Tarihi, İletişim Yayınları, 2014, İstanbul.
Togan, A.Z.Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019, istanbul.
Yıldırım, Kürşat, Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası, Ötüken Neşriyat, 2016, İstanbul.
Yu Lan, Fung, Çin Felsefesi Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2019, İstanbul.
Uhlig, Helmut, İpek Yolu, Okyanus Yayıncılık, 2000, İstanbul.