Avrupa ve dünyadaki seçim atmosferi sürmeye devam ediyor. Birleşik Krallık’ın geçtiğimiz haziran ayında BREXIT Referandumu ile AB’den çıkmasıyla başlayan süreç, ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle devam etmişti. 2017’de ise Hollanda, Fransa, Almanya ve Türkiye’deki seçimler merakla beklenenler arasında. Hollanda’daki seçimler tamamlandı ve AB kısmı zafere ulaştı. Aşırı sağcı Özgürlük Partisi ikinci sırada kaldı. Bu ay ise, Türkiye’de çok önemli bir referandum, Fransa’da da ay sonunda Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Fransa’daki seçimlerin Avrupa için anlamı büyük. Birleşik Krallık’ın birlikten ayrılmasından sonra sorunları çözmekte daha da zorlanan AB, İtalya’daki referandum ve Hollanda’daki seçim sonuçlarıyla geçici bir rahatlama yaşamıştı. Ancak birliğin en önemli üyelerinden biri olan Fransa’daki seçimlerin AB için önemi çok daha büyük.
Her şeyden önemlisi, Fransa’da bir Le Pen ya da kendi deyimiyle ”Marine” rüzgarı hakim. Özellikle 2014’te Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimlerde, %24.9 ile birinci çıkan Ulusal Cephe, Fransa’nın 74 koltuk ile temsil edildiği parlamentoya 24 vekil göndermeyi başarmıştı. Ertesi yıl yapılan seçimlerde ise, totalde en fazla oyu alan parti olmalarına karşın, sadece 35 bin oyu olan küçük bir parti ile ittifak kurabildikleri için, hiçbir bölgede çoğunluğu elde edemediler.
Gözünü 2017’deki seçimlere diken Le Pen, partisinin oylarını %30’lara kadar yaklaştırmış olmasına karşın, siyasi arenadaki yalnızlığı sebebiyle, arzuladığı başarıya ulaşamıyor. Partinin kurucusu olan babasının da partiden uzaklaştırılması ve babasıyla yaşadığı görüş ayrılıkları sonrası partinin yönetimini devrelan Le Pen, soyadıyla değil Marine ismi ile anılmayı tercih ediyor.
Marine Le Pen’in Avrupa’yı ve dünyayı endişeye sürükleyen politikaları bulunuyor. Le Pen’in yapmayı taahhüt ettiği en büyük icraatı, ülkesini AB’den çıkarmak. Ancak Fransa’daki AB karşıtlığının %60’ın biraz üzerinde seyrettiğini göz önüne alırsak, bu da mümkün değil gibi durmuyor. Le Pen’in, ülkesini dışarıya kapalı bir ekonomi sistemiyle yönetme fikri de en çok tartışılan konulardan. Ayrıca Le Pen’in Trump’a bakış açısı kötü değil ve de Rusya lideri Putin ile geçtiğimiz günlerde yaptıkları görüşme, ikilinin pek çok konuda görüş birliği sağladığını gösteriyor. BBC’nin geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği Le Pen’in finansmanının da Rusya olduğu iddiaları, şu sıralar gündemdeki yerini koruyor. Fransız bankalarının, ırkçı ve anti-semitik politikalarından dolayı borç vermeyi reddettiği Le Pen’e, gereken desteği Rusya sağlıyor. Aynı iddiaya göre, geçen hafta Ulusal Cephe’nin Rus borcu için başvurduğunun ortaya çıktığı söyleniyor.
Marine Le Pen’in anketlerdeki durumu ise, ikinci tura birinci çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak Le Pen’in, televizyondaki tartışmalarda oy oranını artıracak bir performans sergilemediği anlaşılıyor. Öyle ki, Boyun Eğmeyen Fransa’nın adayı Jean Luc Mélenchon, Le Pen’le yaşadığı tartışmadan sonra, oylarını %3 artırmayı başardı.
Fransa’da parçalanan solun adaylarından biri olan Mélenchon, son günlerde oy oranını artırmayı başaran adaylardan. Ciddi sıkıntılar yaşan Fransa soluna bir umut olan Mélenchon, ABD karşıtı olmasıyla biliniyor. Mélenchon’un Fransa’da yaşayan milyonlarca göçmenin halinden anlayacak biri olduğu da sıkça söyleniyor. Bu söylemde, Mélenchon’un Fas’ın Tanca şehrinden göçmüş bir Fransız ailenin çocuğu olması oldukça etkili.
Mélenchon’un büyük değişimler vadettiği Fransa’ya, pek çok sorununda çözüm üretmeyi hedefliyor. Altıncı Cumhuriyet’i kurma isteğini açıklayan, Fransa Anayasası’nın değişmesi gerektiğini söyleyen ve parlamenter sistemi savunan Mélenchon, bu konuda umutlu. Öte yandan dünyanın en büyük nükleer enerji kullanıcısı olarak bilinen Fransa’yı çevre dostu yapmak istiyor. Yenilenebilir enerji ve bilhassa denizlerin kullanımına önem verilmesini istiyor.
Mélenchon’un önemli bir hedefi de, AB’yi Almanya’nın etkisinden kurtarmak. Gerekirse Almanya’ya karşı bir blok oluşturmayı bile düşünüyor. Mélenchon ayrıca, NATO’dan da çıkmayı hedefliyor.
Mélenchon’un en büyük eksiği, solun istediklerini vaat edememe sorunu olarak gösteriliyor. Ortak Gelecek adlı 127 sayfalık seçim bildirgesinde, zenginliğin paylaşılmasına vurgu yapan aday, zenginliğin tanımını yapmakta zorlanıyor. Gelir eşitsizliğine yönelik çözümleri yeterli bulunmuyor sol kesim tarafından. Mélenchon’un en büyük artısı, laiklik duruşu gibi duruyor.
Mélenchon’un oyları ise, son anketlerde %18 oy oranına ulaşmış durumda. İkinci tura kalması şu an için zor olsa da, her gün yeni bir iddianın ortaya atıldığı Fransa’da, Mélenchon’un ikinci tura kalması sürpriz değil.
Cumhurbaşkanlığı yarışının partisi tek adayı konumunda bulunan Macron, genç ve popüler bir isim. 2014-2016 yılları arasında Ekonomi Bakanı olarak görev yaptı. Sosyalist Parti geleneğinden gelmesine karşın, sağ kesmin de oylarını alabilecek bir potansiyele sahip olan Macron, yarışın en iddialı adaylarından biri.
Geçtiğimiz yıl görevinden istifa ettikten sonra En Marche ! (Yürüyoruz) Hareketi’ni kurdu. Sol görüşe yakın olmasına karşın liberal ekonomiye sıcak bakıyor ve Avrupa Birliği yanlısı olarak dikkat çekiyor. Televizyondaki tartışmalarda gösterdiği performansıyla da oylarını artırmayı başarıyor.
Macron, seçim sürecindeki skandallardan birine muhattap olmak zorunda kaldı. O da, Macron’un Mathieu Gallet isimli bir şahısla eşcinsel ilişki yaşadığı iddiasıydı. Macron, iddiaları reddetse de oylarında geçtiğimiz haftalarda bir düşüş meydana geldi.
Macron’un Ekonomi Bakanı olarak görev yaptığı iki yıl boyunca Fransa’da genç işsizlik artış gösterdi. 2014’te %23 olan genç işsizlik, 2016’da %24’ün üzerine çıktı. Genel işsizlikte ise %10’un biraz altına inildi.
Seçimlerde solun birleşemediği bu ortamda Macron’un oy potansiyeli her daim yüksek kalmaya devam edecek. Hatta bazı çevrelere göre, Macron, Le Pen ile ikinci tura kalırsa çok yüksek bir ihtimalle Cumhurbaşkanı seçilecek. Macron için Yeni Tony Blair benzetmesi de oldukça talihsiz bir söylem.
Bundan iki üç ay önce herkesin dilindeki isim Fillon’du. Bugün ise, günden güne eriyen oylarını bile koruyamayacak durumda. Peki Fillon’a ne oldu?
Bu soruya cevap vermeden önce Fillon’un avantajlarına bakmak lazım. Fillon, Fransa siyasetinin en büyük dinamiklerinden biri olan, Halk Hareketi’nin ya da 30 Mayıs 2015’te adını Cumhuriyetçiler olarak değiştiren partinin adayı. Fransa’da oldukça büyük bir kitleye sahip olan Cumhuriyetçiler, Hollande’ın oldukça kötü geçen yönetimini sonrası, iktidara en yakın parti konumuna gelmişti. Ayrıca aşırı sağı dengeleyebilecek pozisyonda olması da Cumhuriyetçiler’in oyunu artıran bir başka etmen.
Fillon’un Cumhuriyetçiler’in adayı olması da epey sürpriz olmuştu. Bir önceki Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin de aday olduğu ön seçimlerde, kendisi gibi eski başbakanlardan olan Alain Juppe ile yarıştı. İlk turda şok bir sonuç alarak elenen Sarkozy, desteğini Fillon’a açıklayınca, zaferi kesinleşmiş oldu.
Adaylığının kesinleşmesi üzerine, büyük bir rüzgarı da arkasına almış olan Fillon’un zaferi uzun sürmedi. 2007-2012 yılları arasında Sarkozy’nin Başbakan olarak atadığı Fillon’un, yolsuzluk iddiaları, işte tam da bu rüzgarın estiği zamanda gündeme bomba gibi düştü. İddiaya göre Fillon, eşi Penelope Fillon’a, ”danışman” sıfatıyla maaş bağlatmış, bu maaşın tutarı 900 bin avroyu bulmuş. Fillon, iki çocuğuna da senatoda iki yıl süreyle, hiç çalışmamalarına rağmen ”danışman” sıfatıyla maaş bağlatmış. Bunun üzerine, eşi Penelope Fillon hakkında ”kamu kaynaklarının kötüy kullanılmasında işbirliği davası; kendisi hakkında da ”nitelikli dolandırıcılık” ve ”evrakta sahtecilik” suçlamaları ile dava açılmıştı.
Fillon için tersine dönen rüzgar, Cumhuriyetçiler’i de derinden yaralamıştı. İkinci tura kalması oldukça zor görünen Fillon’un proje ve fikirlerine de göz atmakta yarar var.
Serbest piyasa ekonomisinin yılmaz savunucularından Margareth Thatcher’ı örnek alan Fillon, Fransa’nın kamburu haline gelen kamu harcamalarında azalış ve vergi kolaylığı vadediyor. Haftalık çalışma saatini de kamuda 35 saatten 39 saate çıkarma vaadi ise, tepki gören vaatleri arasında.
Avrupa Birliği’ne düşman bir tavır sergilemeyen Fillon, Türkiye’nin adaylığına şiddetle karşı duruyor. Müslümanlara ve genel olarak göçmenlere olan karşıtlığı ise partisinin görüşleriyle birebir uyuşuyor.
Ülkede yaşayan Müslümanların haşema ile denize girmesinin yasaklanacağını dile getiren Fillon, eşcinsel çiftlerin evlat edinmesinin de yasaklanmasını istiyor.
Dış politikada ise, ABD ve NATO yanlısı tutumun yanında, Rusya ve İran ile işbirliğinin geliştirilmesinden yana olduğunu dile getiriyor. Avrupa Birliği’nde ise Euro Bölgesi Hükümeti kurulmasını savunuyor.
Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri için, iki büyük partiden biri olarak aday çıkarma durumunda olan Sosyalist Parti, mevcut Cumhurbaşkanı Hollande’ın da mensubu olduğu parti olarak öne çıkıyor. Ancak genel kabule göre, Cumhurbaşkanı Hollande, Fransa tarihinin, halk desteği en hızlı azalan lideri olarak öne çıkıyor. Son iki yılda ülkede yaşanan terör olaylarının engellenememesi ve 15 aydır devam eden OHAL süreci, Fransızlara bıkkınlık vermiş durumunda.
Sosyalist Parti, tabanı her ne kadar büyük de olsa, bu büyük handikapı aşmak durumunda. Mevcut anketler ise, aşamadığı yönünde. Hollande’ın yeniden aday olmayacağını açıklamasının ardından eski Başbakan Manuel Valls ile yarışan Hamon, sürpriz bir şekilde ön seçimlerden açık ara zaferle ayrılmıştı. Hemen ardından da, bölünen Fransız solu için birleşme çağrıları yapmıştı.
Hamon, özellikle aşırı solun adayı Jean-Luc Melenchon ve Yeşillerle bir ittifak yapmak istiyordu ancak anketlere göre Melenchon’un dahi gerisinde kaldı. Fransız soluna gerçek bir sosyalist kimlik kazandırma peşinde olan Hamon, Hollande’ın politikalarını sosyalizmden uzaklaştığı gerekçesiyle, her fırsatta eleştiriyordu.
Anketlerde beşinci sırada kalan Hamon’un en ilginç vaadi ise, esrarın yasal hale getirilmesi.
Tüm partileri ”Para Partisi” olarak tanımlayan Hamon, bu söylemlerini ne derece kabul ettiriyor, orası muamma. Ancak Hamon’un mevcut durumdan memnun olmadığı ve önemli değişiklikler yapmak istediği ortada.
…
23 Nisan’da ilk turu yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde hemen her gün son anket verileri açıklanıyor. 10 Nisan’da açıklanan ankete göre Le Pen %24 ile ilk sırada bulunuyor. Emmanuel Macron %23 ile ikinci sırada, Fillon %18.5 ile üçüncü, Jean-Luc Melenchon %18 ile dördüncü ve Hamon ise %9 ile beşinci sırada gösteriliyor. Oy bazında son iki ayda en büyük çıkışı Jean-Luc Melenchon’un yaptığı gözlemleniyor. Fillon ve Hamon’un ise büyük düşüşler yaşadığı, Macron ve Le Pen’in ise birbirine yakın oy oranlarını sürdürdüğü görülüyor.
Bir sürpriz yaşanmadığı takdirde ise, ikinci tura Macron ve Le Pen’in kalması bekleniyor. İkinci turda ise, merkeze daha yakın duran Macron’un, aşırı sağcı Le Pen’e karşı ezici bir üstünlükle zafer kazanması bekleniyor. Kalan son iki haftada Melenchon’un yükselişi devam ederse bir sürprizle karşılaşma ihtimalimiz olası. Ancak Macron ve Le Pen’in ikinci tura kalması, sürpriz olasıklarını da bitiriyor diyebiliriz.