Tarikakli Logo
Yükleniyor...
Louis-Philippe’ten Paris Komünü’ne Fransız Devrimleri (1830-1871)
Tem 18, 2023

Giriş

Büyük Fransız Devrimi ve akabinde gerçekleşen tüm devrimler dünya tarihini kuşku bırakmayacak şekilde derinden etkilemiştir. Öyle ki, Yeni ve Orta Çağların başlangıcı olarak kabul edilen hadiseler üzerinde genel olarak fikir birliği bulunamazken, Yakın Çağ’ın başlangıcı konusunda her tarihçi 1789 yılında mutabıktır. Fakat, gerçekleşen tek devrim 1789 Fransız Büyük Devrimi değildi. Hatta 1789 devriminin çoğu kazanımı, Thermidor darbesi ve akabinde gelen Napoleon dönemi ile birlikte hemen hemen kaybedilmişti[1]. 1789’daki ruha yeniden hayat veren, düşünsel dünyamızı etkileyen ve bu suretle imparatorlukları parçalayan şey ise, 19. yüzyıl boyunca Paris’i meşgul edecek olan devrimler silsilesiydi. Bu yazıda ise okura bahsi geçen devrimler silsilesi hakkında, tam olarak olmasa da en azından bir fikir vermeyi amaçlıyoruz.

1830 Temmuz Devrimi ve Sınıf Mücadeleleri

Fransa’da gerçekleşen 1830 Temmuz devrimi, 1789’dan beri bir gidip bir gelen aristokrasinin kesin yenilgisini temsil eder[2]. Feodalizmin kesin yenilgisi, Fransız burjuvazisini Fransa’nın hâkimi yapacak ve burjuvazi ile proleterya arasındaki sınıf mücadelesi tam da bu anda en saf halini alacaktır[3]. Devrim, Bourbon Hanedanının son Kralı X. Charles’ın parlamentoyu feshedip, basın özgürlüğünü kısıtlayıp, seçim sistemini değiştirmesiyle başladı. Böylelikle Fransa’da, 1589’da dört yıllık bir iç savaş neticesinde iktidarı Valois’lerden devralan Bourbon’lar[4], eğer Napoleon dönemi ve feodalizmin ilga edildiği istisnalar görmezden gelinirse, yine aynı huzursuzluk ve istikrarsızlık ortamında iktidarı Orleans Hanedanına devretti[5]. Orleans Dükü Louis-Philippe, taraftarları tarafından Hôtel de Ville’e (Paris Belediye binasına) götürülürken ise ünlü bankacı Jacques Laffitte “şu andan itibaren bankacılar hüküm sürecek” diye bağırarak devrimin niteliğini ifade etti. Devrim yüksek burjuva devrimiydi ve bundan böyle Fransa’da egemen güç Marx’ın “mali aristokrasi” ismini verdiği büyük burjuvaziydi, yani bankacılardı[6].

Genel itibariyle sınıf mücadelelerini yorumlarken, ticaret, sanayi yahut finans burjuvazisi fark etmeksizin burjuvazi sınıfını bir bütünmüş gibi ifade ederiz. Hatta Büyük Fransız Devrimi öncesinde, proleteryayı da içerdiği için Fransız Genel Meclisi’nde Tiers-Etat denilen şehirli olan “halk sınıfını” da hukuki bir statüde burjuvazi olarak yorumlarız[7]. Zira feodalizme karşı tüm bu sınıfların çıkarları başlangıçta ortaktır. Fakat, homojen bir yapıya sahip olduğunu sandığımız burjuvazi, feodalizmin çöküşüyle bileşenlerine ayrılır. Artık sahada her birinin çıkarları farklı olan yüksek burjuvazi, ticaret burjuvazisi, sanayi burjuvazisi, küçük burjuvazi ve kendi içerisinde proleterya ve köylü sınıfı olarak ayrılacak olan halk sınıfı vardır.

Yüksek burjuvazinin çıkarları –genelde halkın yatırım yaptığı- devlet tahvillerinde ortaya çıkartılan istikrarsızlığa ve devletin bankerlerden borçlanmasına dayanır. İktidardan dışlanmış sanayi ve ticaret burjuvazisi de varlığını sürdürebilmek için istikrarlı bir siyasi ve  iktisadi statükoya muhtaçlardır. Ancak sanayi ve ticaret burjuvazisi de kendi içerisinde bir çıkar mücadelesi içerisindedir. Ticaret burjuvazisi, daima sanayi burjuvazisinin yurt içinde ürettiği ürünü yurt dışından daha ucuza ülkeye getirme imkânına sahip olduğu için sanayi burjuvazisinin varlığını sürdürebilme koşulu, ticaret burjuvazinin dışarıdan ucuz mal ithal etmesini engelleyecek olan yüksek gümrük vergilerinin uygulanmasıdır. Bu da ticaret burjuvazisinin çıkarları aleyhinde bir uygulamadır. Küçük burjuvazi, yani esnaf olarak nitelendirebileceğimiz küçük mal sahiplerinin çıkarları ise halk sınıfı ile birliktedir. Zira bu esnaf grubu, her ne kadar “burjuva” olarak anılsa da, büyük burjuvaziye borçludur ve borçlarını ödeyebilmek için halkın, esnafın yani küçük burjuvazinin ürettiği mal ve hizmetlerden yeterince yararlanması gerekir. Dolayısıyla halkın refahında bir artış küçük burjuvazinin refahında da artışa işaret eder.


1848 Şubat Devrimi ve İkinci Cumhuriyet Dönemi

 1830’da liberal bir nitelikle başlayan ve büyük burjuvazinin tahta olan desteğinin tam olduğu Louise-Philippe iktidarı, “Taht boş bir koltuktan ibaret değildir” gibi tahtın otoritesinin vurgulandığı ve pek tabii liberal desteğin gittikçe son bulmaya başladığı bir döneme doğru evrildi ve 18 yıllık iktidar Şubat 1848’de son buldu[8]. Ancak Louise-Philippe iktidarına karşı artan liberal hoşnutsuzluk ve -başta sanayi burjuvazisi olmak üzere- burjuvazinin muhalefette kalan kesimlerinin desteği, tek başına Louis-Philippe iktidarını devirmek için yeterli değildi ve bunu yapmak için 1789’da ve 1830’da olduğu gibi, devrimci niteliğe sahip tek sınıf olan halkın da desteği gerekmekteydi. Halkın desteği ise yine 1789’da ve 1830’da olduğu gibi yine ekonomik sıkıntılarla mümkün olacaktı[9]. 1845’te yaşanan patates hastalığı ve yine aynı yıl İngiltere’de gerçekleşen genel ticaret ve sanayi bunalımı, halka yansıyan etkileriyle halktaki bu devrimci niteliği, aynı 1789’da ve 1830’da olduğu gibi yeniden dürtmüş, onu yeniden uyandırmış ve halkı yeniden barikatların arkasına geçirmişti[10].


            Ancak Louise-Philippe iktidarının devrilmesi ve burjuvazinin muhalefette kalan unsurlarının Louise-Philippe’den aldıkları bakanlıkları ele geçirmeleri halkın barikatları kaldırması ve silahlarını bırakması için yeterli olmamıştı. Halk yeni bir monark değil, iradenin kendisine ait olduğu bir “cumhuriyet” istiyordu ve bu isteğini de Hôtel de Ville’in yeni misafirlerine, devrimin burjuvazi liderlerine, bir tehditle iletti. Eğer istediği verilmezse, barikatın arkasındaki halk kendisine ait olduğunu düşündüğü şeyi kendi almasını bilecekti. Hôtel de Ville, halkın talebine boyun eğdi ve iki saat içerisinde cumhuriyeti ilan etti[11]. Böylelikle 25 Şubat 1848’de Fransa’da İkinci Cumhuriyet dönemi başlamış oldu[12].