Tarikakli Logo
Yükleniyor...
Türkiye’de Tarih Okuma
Tem 18, 2023

Yaşantımızda “Değişmeyen tek şeyin değişim” olduğu her zaman vurgulanır. Bu doğrudur da; fakat aynı şekilde değişmeyen çok şeyin bulunduğunu da söylersek bizi kimse yadırgayamaz. Bu değişmeyen ve yıllarca süregelen tartışmalardan biri de “ülkemizde tarih bölümü okunmalı mı, yoksa okunmamalı mıdır?” Adlı meşhur ve bitmeyecek olan tartışmadır. Bu yazıyı 3.sınıfa geçmiş bir tarih öğrencisi olduğum için yazıyor, iyimser ya da kötümser olanların fikirlerine katılıp, katılmadığımı ifade etmek istiyorum.

Birçok tanıdığımın üniversite sınavına girmiş olması ve yine aynı şekilde tarih bölümü hakkında ‘’Marmara’da tarih okunur mu?’’ “Mimar Sinan tarih sizce nasıl?” gibi sorularla birlikte “Türkiye’de tarih falan okunmaz” “Kendinize yazık etmeyin” “Para kazanamazsınız” “Bu işler torpil işi” gibi birçok hazır cevapları sosyal medya gruplarında görmem bu yazıyı kendi tercih sürecimden ve aldığım tarih eğitimden yola çıkarak, birtakım öneriler sunarak yazmaya teşvik etmiştir.

Tarih Bölümünü Tercih Edişim:

Her şeyden önce neden bu bölümü tercih ettiğimi anlatarak başlamalıyım. Haritaların bana sevdirdiği bir alan olan tarihi küçüklüğümden beri seviyor ve ilgileniyordum. Ancak bilimsel kitap okumalarım (B.Ögel, H.İnalcık, İ.Ortaylı vb.) lise son sınıfken başlamıştı ve o zamanki üniversite sınavım olan YGS/LYS’ye rağmen tarih, edebiyat ve felsefe gibi alanlarda kitap okumaktan kendimi alamıyordum ve bugün 3.sınıfa geçerken böyle bir şey yapıp, okumayı bırakmamakla ne kadar doğru bir şey yapmış olduğumu düşünüyorum.  Lisedeki sınav konularını ve hatta yaptığım yığınla doğru soruyu belki şimdi aynı sınava girsem doğru yapamayabilirim ancak o dönem neler okuduğumu ve bana neler kattığını halen bilmekteyim. Bu yüzden önereceğim ilk şey hangi sınava hazırlanırsanız hazırlanın kitap okumayı ve kendinizi geliştirmeyi bırakmamanız olacaktır. Günün 24 saat olduğunu unutmadan her şeyi dozunda ayarlayabilirsiniz. Bu süreç elbette ki kolay olmayacaktır ve bana da birkaç kişi dışında hemen hemen hiçbir kimse destek olmayıp, kendime ve isteğime dair bir sürü aleyhte konuşmalar olmuştu. Bana tarih bölümünün aleyhine o kadar çok şey söylenmişti ki bugün bunlar hala söyleniyor olmasaydı ben bu yazıyı muhtemelen yazmayacaktım. Ancak isteklerimdeki kararlılığımdan ötürü İlber Ortaylı dahi bana ‘’lisansta tarih okuma, yüksek lisansta tarih okursun’’ demesine rağmen fena sayılmayacak bir puanla lisansta tarih bölümüne girdim.

İki Senelik Eğitimin Ardından Tarih Bölümü Hakkındaki Düşüncem:

İki senelik eğitim sürecinde her şey harika olmadığı gibi çok da kötü olamazdı. İlgimi çekmeyen bir sürü ders olmasına karşın geçen sene halledemeyip, bu sene zar zor geçebildiğim bir ders haricinde herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Bir iki ders istisna olarak genelde iki sene boyunca yığınla bilgi anlatıldı ve not olarak verildi. Biz bunlarla sınavlara çalıştık. Kimileri yüksek alırken kimileri de düşük aldılar. Yüksek alanlarla düşük alanların ortak yanı ise kesinlikle okuduklarının %90’ını unutmalarıdır. Eğer bilgilerin öğrenciye verilmesiyle birlikte tarihçiliğe ve bilginin işleyişine değer veriyorsanız mevcut durumdan ciddi anlamda rahatsız olabilirsiniz. Benim ortalamamı ciddi manada etkileyen ancak zar zor geçebildiğim ders dışında yaşadığım en büyük problem yüksek ortalama tutturabilmek için bilimsel, edebi veya felsefi kitapları okuduğum zamanı kısaltıp not yükseltmekten başka faydası olduğuna inanmadığım ders notlarına geniş bir zaman ayırmamdı. Tarih bölümü okumak istiyorsanız öncelikle bu gerçek ile yüzleşmek ve bundan rahatsız oluyorsanız tahammül etmek zorundasınız.

Güzel şeyler de var:

Eğer okuduğunuz tarih bölümü kaliteli hocalara sahipse faydasını görecek ve farklı pencerelerden tarih dinleyeceksiniz demektir. Bu durum size olumlu yansıyacak ve sorgulamanızı güçlendirecektir. Kaliteli ve çok dil bilen hocaların faydasını da dersle ilgilendiğiniz derece dahilinde göreceksiniz. Ayrıca belirtmek gerekir ki, üniversitede size bir şey katmayacak bir hocayı teşhis edebilmeniz zor olmayacaktır ve bu hoca tipinden olanların zorunlu dersi varsa o dersten iyi notla geçip, önünüze bakmaktan daha iyi bir seçenek yoktur. Bir diğer güzel şey ise sevdiğiniz bir alana iyi bir hoca denk gelmesidir. Hocanız biraz ‘’gıcık’’ değilse ve soru sormayı ihmal etmiyorsa, yüksek özgüvenle ve meraklı bir şekilde dersi zevkle takip edersiniz. Elbette bunun bir sınırı vardır. Çokbilmişliğin, kendi içine kapalılığın, farklı cevapları görmezden gelmenin ve hocanın bilgisini kaale almayıp, bildiğini okumanın hiçbir anlamı yoktur. Ayrıca seveceğiniz derslerde de ‘’soru sormak için soru sorarsanız’’, hocanızın ters bir anına denk gelirseniz sizin şevkinizi kırabilir. Böylece hocanız sizin hakkınızda olumlu düşünmez arkadaşlarınız arasında da derste rezil olduğunuz için alay konusu haline gelir ve her iki taraftan da itici bir öğrenci tipine bürünebilirsiniz.

Son olarak, tarih bölümü okumanın bana göre en güzel yanı ilgilendiğiniz alan olsun ya da olmasın dersler, sempozyumlar ve konferanslar neticesinde bir sürü akademisyen ile tanışabilme olanağınızdır. Bunların bir kısmı kaliteli tarihçi bir kısmı da vasat olabilir. Bu durum görecelidir, yine de üniversitede sempozyumlara katılmak konusundaki aktifliği gerekli görüyorum.

Son söz:

‘’Türkiye’de tarih okunmaz’’ cümlesine tam manasıyla katılmamakla birlikte tarih eğitimini kendi isteklerim doğrultusunda beğenmediğimi söyleyebilirim. Siz tarih okuyabilirsiniz, ancak hiçbir tarihi yeri gezmez, edebiyat ile ilgilenmez, sosyoloji, psikoloji, coğrafya, arkeoloji vb gibi önemli bilim dallarına dair hiçbir şey okumazsanız,  hatta tarih kitaplarında dahi sadece ders notları ile yetinip bölümü bitirirseniz 4 yılınızı çöpe atmış olursunuz. ‘’Kesinlikle tarih okumayın’’ ya da ‘’mutlaka tarih okuyun’’ diyerek hüküm verecek değilim, bu yazıda kendi görüşüme göre tarih okumanın olumlu ve olumsuz yanlarını belirttim. Benim için en önemli olan şey, kararlı kişiliklerin, varsa olumsuzlukların üstesinden gelip, isteklerini gerçekleştirmesidir. Tercih sizin…